1 Kasım 2010 Pazartesi

BİR KOLTUKTA ÜÇ KARPUZ


Bir gün önce neler yaptığınızı kağıda dökmenizi rica ediyorum. Bir şeyleri görebilmek için maddeleşmesi iyi oluyor bazen.
Günün kaç saati bir şey yaparak ve kaç saati birşeyleri nasıl yetiştireceğim diye endişelenerek geçiriyoruz?
Çoğu zaman insanoğlu, yaparken değil, endişelenirken zamanını harcıyor.
Saat 60 dakika, gün 24 saat biliyorum. Sınırları keskin hatlarla örülmüş ve uzatsanız uzayamayacak şekilde.
"Nasıl yetiştereceğim bunca şeyi?"
"Kendime zaman ayırmak mı, neden bahsediyorsun?"
Diyorsunuz biliyorum ama bu sihirli süreci doğru yönetirseniz, herşeye, evet herşeye yer yaratabilirsiniz hayatınızda.
"Biz bunları çok duyduk. Gel de benim yerimde sen yaşa ve nasıl zaman ayırabiliyormuşsun bir görelim boyunu, posunu."
Bu dediklerime antitez sunmak için  mutlaka kendinizce onlarca sebebiniz vardır. Yolda geçirdiğiniz boş saatler, uzayan sıkıcı toplantılar, içinizden gelmeyerek bulunmanız gerektiği için yapılan sosyal zorunluluklar vesaire.
Elinizdeki en değerli şeyi, gücünüzün sınırsızlığını unutuyorsunuz. Zaten insanoğlunun en temel sorunu, gücünü hesaba katmaması daha da doğrusu gücünün farkında olmaması.
İnsan denilen varlığın kendi potansiyelinin çok ufak bir bölümüyle yaşantısını geçirdiğinin ve kendi "Yetişmezlik Zindanını" kendisinin oluşturduğunu görmüyor musunuz?
Büyük düşünürlerin, sanatçıların, yazarların, bilim adamlarının da sizinle aynı zaman dilimlerini paylaştıklarını ve bu beğenmediğiniz dilimler içinde dünyayı değiştirecek şeyleri yarattıklarını bilin. Onlar farklı bir boyutta yaşamıyorlar. Bizim gibi yiyor, içiyor, sorunları var, çocukları, aileleri var. En önemlisi de yaşam denen gemiyi yürütebilmek için maddesel varlığa ihtiyaçları var.
Onların da kredi borçları, trafik sorunları, başağrıları, hastalıkları var. Onların en önemli farkları kendi güçlerine olan inançları ve azimleri. Gerisi hava cıva.
Oturun bakın günlük programlarınıza. Yapmanız gerekenler ve yaptıklarınızın muhasebesini güzelce karşılaştırın. Bunların hangilerini sizin kendinize ayıracağınız zamanın  ve yaratımlarınızın önüne geçirmişsiniz ? Size ve hayatınıza katkısı olmayacak nelerle dakikalarınızı değil, saatlerinizi boşa harcamışsınız?
Bir hesap yapın şaşıracaksınız. O kadar gereksizliklerle, boş boş ekran karşısında o ne yapmış, bu ne etmişlerle zaman geçiriyoruz ki. Saçma sapan senaryolarıyla bize güçsüzlüğümüzü tekrar tekrar hatırlatan dizi kokteyllerinde boğulmuşuz, evlenme programları, yemek programlarıyla en çok zaman harcamamız gereken kişi olan kendimizden uzaklaşmışız ve en önemlisi hepimizdeki yaratıcı potansiyelin kıyısından bile geçmemişiz.
İsraf ediyoruz zamanı. Bir ana bin şey sığdırabilecekken kolayı seçip o çok değerli anları birini diğerine eklediğimiz sızlanma ve  sürünmelerle geçiriyoruz.
Hepimizin bir koltuğunda, bir değil bir çok karpuz taşıyabileceğimize inanmamız lazım.

Başarılı insan zamanını iyi yönetebilendir.
Mutlu insan önceliklerini ayarlayabilendir.
Özel insan içindeki zenginliği bir yaratıma dönüştürendir.

Mızmızlanmayı bırakın.
Herşeye yetecek zamanınız ve gücünüz var. Silkeleyin eteklerinizdeki taşları. Eminim hepinizin bizlere verebileceği ne güzellikler var, kendinize sakladığınız.
Herkes bir taş koysa gökdelenler dikilir.

Sevgiyle kalın

Erkan Sarıyıldız



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder