3 Haziran 2010 Perşembe

KORKU ENGELİ




Bugün konumuz yine ilişkiler.
İlişkiler konusunu sürekli sürekli irdeliyorum, farkındasınız. Konu mu kalmadı, hep aynı konuda dönüyor duruyorsun diyebilirsiniz. Ama biliyoruz ki kişinin kendi içselliğinin anahtarları dış dünyadaki, özellikle de yakın alanındaki ilişkilerinde gizli. Sizin kendi içselliğinizde yaşadığınız her şeyi, ilişkilerinizde deneyimliyorsunuz.
 Ben bir insanı tam anlamıyla tanımak istediğimde, kurduğu ilişkilerin oyunları içinde gözlemlemeyi tercih ederim.
"Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz."
Biz söylemlerimizde ne dersek diyelim, dediklerimizin er meydanı, ilişkilerimiz. Haydi buyurun er meydanına bakalım.
İdeal ilişki tanımı sizce nedir? bir düşünün.
Ben kendimce tanımlamaya uğraşırsam,  kişilerin kendilerini rahatça ifade edebildikleri ve karşısındakilere de ifade alanı yaratabildikleri ve birlikte olmaktan iki tarafın sevgi ile beslenebildikleri bir birliktelik olarak şekilleniyor.
Bu tanımda bence en önemli bölüm kişinin kendisini ifade edebilme bölümü. Çünkü çoğu zaman kişiler ilişkilerde kendilerini tamamen ortaya dökme sorunu yaşıyor.Bunun sebebi de korkularımız. Şunu unutmamalıyız, korkunun olduğu yerde sağlıklı bir ilişki filizlenemez.
Korkularımız çok küçük yaşlardan beri yaşanılmışlıkların erişkinlik izdüşümleri esasında. Çocukluğumuzdan beri gözlemlerimiz, deneyimlerimizin etkisiyle ilişkilerde nasıl davranılmasına ait çeşitli tohumlamalarla büyüyoruz. Bu tohumlar da ilişki başladığında çiçekleniyor ve bizi yönlendiriyor. İçinde ilişkisel korkularla yaşama giren birisi, asla kendi öz benliğiyle varlık gösteremiyor ve ilişkileri olması gerekli şablonlarıyla yaşıyor.
Nedir bu ilişkisel korkular ve kişilik paternleri bir gözden geçirelim.

Yeterli olmama korkusu--Bu tip korkuya sahip birisi özgüven yetersizliği içindedir. Hayatın her alanında olduğu gibi ilişkilerinde de kendini yeterince iyi değilim söylemlerinin tutsaklığına sokar. O yüzden de karşısındaki kişinin yaptıklarını bu pencereden görür ve en ufak bir imada dahi kendi içine kapanır. Bir diğer ifade ediş biçimi de aşırı kıskançlık göstermek. Kişi zaten kendisi yeterli olmadığı için karşısındakinin daha iyilerle karşılaştığında kendilerini terkedeceği düşüncesindedir. Bazen agresivite de gösterilir.

Nörotik korkular--Kendini değersiz ve sevilmeye layık görmeyen kişilerin korku tipidir. Bu kişiler sürekli sevgi onayı beklerler. Şaka yollu "Paspas insan" da denilebilir bu kişilere. Seni seviyorum derken asıl amaçlanan karşı taraf tarafından onaylanmaktır. Onaylanamadığı anlarda da kendi içsel nörozunu besler ve ilişkiyi çıkmaza sokarlar.

Saldırılma korkusu---Bu tip kişiler etraftakilere güvenmezler. Kendilerini koruma yolunun önce saldırmak olduğu düşüncesindedirler. İlişkide olduğu kişilerin yaptığı her hareketi kişisel algılar ve savunma mekanizmaları geliştirirler. Genelde bu kişiler kendilerini korumak için yalnız kalmayı tercih etse de, ikili ilişkiler yaşayabildiklerinde tamamen zarar görmeme ve savunma refleksli bir ilişki paterni gelişir.

Sürekli daha çok istiyorum  paterni---  Sürekli karşısındakinden çok şey beklerler fakat karşısındakine çok az verirler. Doyurulması gereken, çok yoğun ve hatta sınırsız ihtiyaçları vardır. Beraber olduğu kişinin süreki verici olmayı hazmetmesi gerekir.

Kurban paterni--- Bu tip kişiler başlarına ne gelirse ve ne yaşanırsa tüm suçu karşısındakine yüklerler. Kendisi zaten her zaman ilişkide kurban olandır.

Korkular, korkular... ardarda sıralarsanız daha onlarcası mevcut. Bir de değişik kişilik paternleri de cabası.( Pasif olmayı tercih etme, asilik, sabırsızlık, ben merkezlilik vs.vs......)
İlişkilerin zor olmasını sağlayan işte bu çeşitlilik zaten. Bir de şunu unutmamalıyız ki her ilişkinin kendine özgülüğü vardır. Her ilişkiyi bir kalıp içine sokabilmek mümkün değil.
Tüm bu anlattıklarımdan çıkarımımız ne olacak?
İlişkinin  sağlıklı, üretken, dinamik ve iki taraf için de besleyici olması için kendimizi dıştan gözlemlemeyi öğrenmemiz lazım. Eğer bu korku veya paternleri taşıyarak bir ilişkiyi derme çatma şekilde sürdürmeye çalışıyorsak, bir süre sonra fonksiyonelliğini kaybedecektir.
Korkularımızı bir kenara bırakıp, tüm maskeleri sıyırıp kendimiz olabildiğimiz ilişkileri kurabiliriz.
Hepimiz en iyiyi hakkediyoruz. Hiç bir zaman daha azıyla yetinmeyin. Ben değişemem, o değişemezleri bir kenara bırakın. Herşey değişebilir. Yeter ki önce inanın ve kararlı olun. Gerisi sevgiyle aşılacaktır.

Sevgiyle kalın

Erkan Sarıyıldız

2 yorum:

  1. Sevgili doktorum bu dediklerinize tamamen katılıyorum da bunları söylemesi kolay yapması zordur. Herkes psikolojik destek alamayacağına göre acaba diyorum psikoloji dersleri ilkokuldan mı başlasa? Zerrin (Eken) Halilbeyoğlu

    YanıtlaSil
  2. Sayın Kıymetli hocam ne yazarsanız ne söylerseniz farketmez şekilde görüldüğü gibi
    Ne demişler
    KİŞİ KENDİNİ BİLMEK GİBİ İRFAN OLAMAZ
    Saygılarımla
    UD

    YanıtlaSil