2 Ocak 2011 Pazar

GERÇEĞİN YOLU




Bugün size "Bana bir hikaye yazın, bir resim çizin, bir şarkı besteleyin" desem, hepinizin içini derin bir telaş kaplar.
"Ben nasıl yazarım?"
"Şarkı bestelemek mi o nasıl olur?"
"Elime kalemi aldığımda çizdiklerimi hiçbir şeye benzetemiyorken, kocaman bir resim çizmek mi?"
Hemen başaramayacağınıza dair yargılarınız zihninize korku salar. Yaratım denilen o ilahi yanınızı aktifleyeceğinize zihninizin o başarısızlık temalı mesajlarını ciddiye alır, içinizde kendinizi haklı çıkarırsınız.
Yaratıcılık öyle bir akıştır ki siz musluğu açarsanız akmaya başlar.  Hepiniz aynı depoya bağlısınız ve depolarınız aynı dolulukta. Siz bu deponun içinin dolu olduğunu bilip ucuna da musluğu bağlarsanız damlamaya başlıyor.
Ve şunu unutuyorsunuz ki insanoğlu sonsuz yetenekleri olan bir sanatçıdır. Hepimiz her an yaratıyoruz, farketmeden. Yaşam denilen eserimizi kendi notalarımızla, fırçalarımızla, sözcüklerimizle yaratıyoruz biteviye.
Yeryüzündeki insan sayısı kadar çok çeşitte yaratılmış yaşamlar mevcut. Kimsenin yarattığı eser bir diğerine benzemiyor. Hatta aynı olay karşısında bile içimizde yarattığımız duygulanımlarımız farklı. Çünkü olanın ne olduğu değil, gözünüzden içinize neyin süzülüp aktığı belirliyor yaratımınızı.
Sürekli yaratıyoruz, neşeyi, coşkuyu, acıyı, dramayı. Onlarca temayla süsleyerek, bir çok yardımcı oyuncuyu oyuna katarak sürdürüyoruz bu muhteşem yaratımı.
Bize senelerdir, önceden belirlenmiş bir yolda yürüdüğümüz öğretisi dikte edilse de, bunun ne kadar büyük bir yanılsama olduğunun farkına varın. Bu, elinizden gücü almak, çaresizlik tohumları ekmek ve içinizdeki tanrısallıktan uzaklaştırmak için içlerinize kodlanmış bir virüs.
Şu gerçeğin farkına varın:
Yaşamlarımızı bizler yaratıyoruz. Her anını, her noktasını, her notasını. Bu yüzden yaşamınızda karşınıza ne çıkıyorsa ve neler belirliyorsa gündeminizi, bütün bunların sorumlusunu dışarıda aramayın.
HERŞEYİN SORUMLUSU SİZSİNİZ.
Eseri yaratan da, oyunu oynayan da sadece sizsiniz.
O yüzden yaşamın zorlukları hakkında sızlanmayı bırakın. Eğer bir şeyler üzerinize üzerinize geliyorsa bunun sebebi Ali, Veli değil, bizzat Siz hazretleri. Sakın sorumluluğunuzu başkalarının üzerine atmayın.
Biliyorum en kolayı başkalarını suçlamak, başkalarından medet ummak. Kişinin, acılarının, zorlukların kaynağının kendi olduğunu kabullenmesi bir olgunlaşma sonucu gerçekleşiyor. Bu sürecin adı da FARKINDALIK. Zor gibi görünse de aslında çok kolay bir süreç. Sadece daha önceden yürüdüğümüz yolun yanında uzayıp giden "Gerçeğin Yolu'na" zıplama işi.
"Hep gördüğüm bu yola niye senelerdir geçmemişim?" diye hayıflanıyorsunuz ardından. Çünkü bu yol maskelerin, yamaların sıyrıldığı, gerçeğin, özgürlüğün, saf mutluluğun yolu. 
İşte bu yolda yürümeye başladığınızda yaşamınızın sorumluluğunuzu elinize alıp eserinizdeki baş oyuncuyu değiştiriyorsunuz. Daha önceleri yapmaya çalıştığınız gibi ikincil karakterleri değiştirerek yaşamızını değiştiremezsiniz. Ancak siz değişirseniz yaşamınız değişiyor.
Yaşamızının hep gıpta ettiğiniz insanlar gibi huzur ve bolluk dolu olmasını istiyorsanız önce içinize dönüp kendinizi çalışmalısınız.
Azla yetinmek kendine değer vermemektir. Herşeyin en iyisini hakkettiğinizi unutmayın.
Yaşamlarımızı ödüllendirme zamanı.....

Sevgiyle kalın

Erkan Sarıyıldız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder