19 Temmuz 2010 Pazartesi

KURTLAR SOFRASI


"Şiddetten kaçınma, doğru anlanılıp, doğru kullanıldığında çok yoğun ve aktif bir güçtür"

Gandhi

Farkındalık ve aydınlanma yolundaki yaşam süreci idealize ortamlarda çok kolay. Meditasyon , sessizlik, dinginlik, eğitim programları, üstadlardan feyz alma, çiçekler, kuşlar, böcekler....
Cam fanus içinde bu süreç inanılmaz rahat. Hep söylediğim gibi bu süreçlerin esas arenası toplumsal yaşam.
 Evde veya korunmuş alanlardaki gibi değil toplumsal yaşam. Tam bir kurtlar sofrası. O kadar çok her an patlayacakmış gibi gezen , kırmızı renk baskın auralarıyla saldıracak yer arayan insan var ki etrafınızda. Özellikle trafikte, kalabalık alanlarda, işyerlerinde yani heryerdeler.  Ne yazık ki gittikçe de artacaklarını öngörüyorum. Nedenleri ise tonlarca. Geçim sıkıntısı, gelecek güvensizliği, gittikçe artan kalabalık, işsizlik, hergün bombardımana  tutulduğumuz siyasi polemikler, herkesi kahreden acı haberler......
Bunlar nedenlerin somutlaştırabildiğimiz bölümü. Esas bütün bunların temelinde, insanlığın yeni çağa geçişte yaşadığı sürecin zorluğu yatıyor. Yüzlerce yıldır dünyanın enerji değişimleri uzun zamanlarda yedire yedire oluyorken şimdi o kadar hızlı ve yoğun ki. Yine de bu durumda olabildiğimize şükretmek lazım.
O yüzden benim başıma gelmez, bana kimse bulaşmaz demeyin her an her yerde size karşı bir saldırıyla karşı karşıya kalabilirsiniz. Fiziksel veya sözel farketmez, bu durumla karşı karşıya kaldığınızda, öyle akılcı ve farkındalıkla durabilmek herkesin harcı değil.
Hiç öfkeli bir insanın menzilinde bulundunuz mu? Bulundunuzsa ne dediğimi anlarsınız. O anda her şeyi yapabilecek, kontrol mekanizmaları ortadan kalkmış, insani hasletlerin ortadan kalktığı hani gözlerinden alevler fışkırıyor denir ya öyle bir insandan bahsediyorum.
Bu durumda tabiatın bize sunduğu iki mekanizmayı kullanabiliririz. Savaş veya kaç (Fight or flight). Bu hayvani içgüdülerimizin bize sağladığı ilkel bir refleks cevap. Fakat bizler kendimizi normal yapıdan daha evrimleşmiş olarak görüyorsak bunlardan daha başka bir çıkışımız olmalı.

Bu durumda OSHO'nun bir yazısını eklemek istiyorum:
"Birisi sizle savaşmaya gelirse, onu absorbe edin (Özümseyin). Birisi size hakaret ettiğinizde onu özümseyin ve izleyin-hakaretleri bir çiçeğe döner. O enerjisini salıyordur. Birisi size saldırdığında o kişinin yaptığı, enerjisini boşaltmaktır. O aptal kişi enerjisini ortaya salar ve siz onun enerjisini alırsınız. Ona teşekkür edip geriye çekilin ve neler olacağını seyredin. Birisi sizle kavgaya ve savaşmaya hazırlanıyorsa ona basitçe izin verin. Orada yokmuş gibi bir duruşa geçin, o boşlukla savaşır hale gelsin.İzin verin, karşı koymayın. Bundan başka yolu yok. Bu bir sanattır, bilim değil. Bilim açıklanabilir , sanat anca deneyimlenebilir."

Bu denilenler bir çoğunuz için ütopik gelebilir. Birisi size saldırmaya çalışacak ve siz sadece seyirci kalacaksınız, taşkınlıklarına izin vereceksiniz. İlk başta bana da garip gelse de zaman içinde anlayabilmeyi öğrendim.
Bu tepkiyi "pasif kalmak" olarak değerlendirebilirsiniz. Pasif kalmak birçokları için acizlik göstergesidir. Önyargıyı bırakıp bu görüşü anlamaya çalışalım.
 Böyle bir olayda esasında o kişinin savaştığı siz değil, kendi şeytanları. Orada siz sadece kişinin kendi içsel savaşımına seyircisiniz. Aynı zamanda bu kendisinde olup dışa yansıtmayı tercih ettiği savaşın yarattığı yüksek enerjiyi mutlaka boşaltmak zorunda. Bu durumda yapılması gereken yansıtılan mekanizmaları kişisel algılamayarak, kişinin bu yüksek enerjisini boşaltmasına izin vermek. Yani transparan halde bulunmak.
Bir noktayı unutmamak lazım. Bu tarz davranışta bulunan kişinin enrejisini boşalttıktan sonra, gereken tepkiyi vermezseniz o kişiye bu yaptığı saldırgan tarzın kabul edilebilir bir şey olduğu yanlış mesajını almasına sebep olabilirsinz. Kişi de her yanlış gördüğü durumda bu saldırgan tarzı tercih etmeye başlayabilir. fakat bunun yolu o kişiye kendi hareket modeliyle cevap vermek olmamalı. Bizim yapmamız gereken sevgi temelinden ayrılmadan yaşamsal önlemlerimizi almak olmalı.
"Bana karşı saldırgan tarzda bir insanı sevmek mi, ne diyorsun?" diyebilirsiniz.
Buna da benim için çok değerli bir kitap olan Tanrı ile Konuşmalar( Conversations with God)"dan bir alıntı yapacağım.

"Birine sevgi ile davranmak, karşınızdakiler ne yaparsa yapsın kabul edilecek anlamına gelmez. Anne- babalar çocuklarına bunu erken yaşlarda öğretir fakat erişkinler ve toplumlar kolayca öğrenemez. Zorbalar her zaman değişime izin vermeyebilir, fakat zorbalıkları içinde durdurulmaları lazım.Kendini sevmek ve zorbayı sevmek. Çözüm buna bağlı."
Neale Donald Walsch

Tüm bu söylediklerim ve söylenilenler aslında kişisel tercihler. Yaşam teorilerle yürütülemez. Yaşam yaşanarak öğrenilir. Olay karşısında o anda kendi kendinizle başbaşa kaldığınızda vereceğinizi tepkiyi en iyi siz bilirsiniz. Burada benim olabilecek tek katkım şu olabilir; saldırı sırasında karşınızdaki kontrolsüz tepkiye aynı derecede kotrolsüz bir tepkiyle cevap vermek ilkel ve kolay bir çözüm yolu. Düşündüğünüzden çok daha büyük zararlar alabileceğiniz sonuçlara yol açabilir. Zor ve doğru olan, sevgide kalarak bu fırtınanın dinmesini gözlemek.
Bizler gelişmiş varlıklarız ve ışık savaşçılarıyız. Sevgi temelli olmayan hiçbir hareketin savunucusu  olmayın.
Sevgi vermek zayıflık değildir. Önemli olan, her durumda bu frekansta yaşayabiliyormuyuzu deneyimlemektir.

Sevgiyle kalın

Erkan Sarıyıldız

1 yorum:

  1. Sayın Hocam Nasılsınız
    Ben sondan başlıyım içimize yaradılan tarafından zerkedilmiş sevginin acaba farkındamıyız sonrada varlığından habersiz olduğumuz bir değeri nasıl kullanacağımızı kaçımız biliyoruz.Onun için başta belirttiğniz gibi önce ne olduğumuzu bilecez insanmıyız yoksa kendi kendimize o misyonumuzu başka bir varlığa mı dönüştürmüşüz değişen bir yapının görünüş olarak değeri anca kişiliksizlik olur o yapıda her türlü davranışı çok rahat yapar Yaradan hepimizi bize doğuştan verilen değerlerin kıymetini bilenlerden ve insana yakışır kullananlardan eylesin
    Sevgi hep sizlerle ve bizlerle olsun
    UĞUR DURUL

    YanıtlaSil