30 Ocak 2010 Cumartesi

DUAL YAŞAM





Benim spiritüel çalışmalara başlamadan önceki  ilk sorum:
" Beden ruhun aracısı mı yoksa ruh bedenin fonksiyonu mu?" olur.
Kişilerin temel hayat görüşlerini anlamak açısından bu soru benim için belirleyicidir. Eğer ruhun ayrı bir yapı olduğunu kabul etmiyorsak önümüzde hayatın anlamını görmek için ciddi bir engel var demektir.
Çok yakında okuduğum  bir kitapta geçen şu benzetme kafamda birçok taşı yerine oturttu.
"Sizler nasıl arabanıza bindiğinizde aracınızla bütünleşmiş ve kendinizi araba olarak  hissetmiyorsanız neden bedeniniz içinde kendinizi sadece beden olarak görebiliyorsunuz? "
Tabii senelerce sadece beden olmuş  ve bedenin belirlediği  şekilde hayatımızı geçirmiş bizler için bedenin sadece bir araç olduğunu kabul etmek hiç kolay değil. Bu düşünce beraberinde bedenin değersiz olduğunu düşündürmesin. Bedenimiz dünyasal deneyimimiz için olmazsa olmaz. Bedenimiz olmazsa dünyada kalma şansımız yok.Benim ayrımına girmek istediğim konu, sadece beden olmadığımızın farkına varmak.
Hepimiz içine doğduğumuz bedenimizin imkanları dahilinde deneyimlerimizi yaşayabiliriz. Duyularımızın sınırları ve yeteneklerimiz sayesinde deneyimleriz hayatı.

Benim sizlere sunmak istediğim yaşam modeli şu: 
Hem dünyada ayakları yere basarak,her türlü deneyimi yaşayarak,tüm duyguları tam anlamıyla tadarak yaşamak, diğer yandan da sonsuz bir varlık olduğumuzu kabul ederek yaşamak.
Ben bu tip yaşama "DUAL YAŞAM" diyorum. Bu yaşamın iki komponentini birbirinden ayırırsanız amaçtan uzaklaşmış olursunuz. Sadece beden olduğumuzu düşünüp içinizdeki özün sonsuz potansiyelinin farkına varmadan, sadece ihtiyaçlar ve maddenin yönettiği bir yaşam modeli eksik bir yaşamdır. Diğer yandan sadece ruhumuzun yücelmesi için, dünyada olmamızın amacını unutup, yani deneyimlememeyi seçerek kendimizi meditatif halde tutarak yaşamak da büyük bir hata. Dünyadayız ve burda olmamızın bir sebebi var.
Hem bu dünya perspektifinden hem de tepeden büyük resmi görerek yaşamalıyız. 
Kendimizi Ruhsal yapının  duyu organları olarak düşünebiliriz. Üstümüze düşen görev kontratlar yaparak ve tekamülümüze hizmet edecek şekilde planlayarak geldiğimiz yaşamsal ortamlarımızda deneyimlerimizi yaşayıp burdan aldıklarımızı enerjiye çevirip İlahi plana iletmek.
Bu düşünceye geçtiğinizde bazılarınızın aklına geldiği gibi yaşamdan kopuş gerçekleşmiyor. Hayalcilik veya dünyayı boşvermişlik değil, tam tersine yaşamı ve getirdiklerini tam anlamıyla değerlendirip onurlandıracak bir yaşamdan bahsediyorum.
Kolay değil bu düşünceye geçmek. Zaman ve sabır istiyor. Ama gerçekleştiğinde yaşamınızın hergünü yeniliklere açık sonsuz mucizelerele dolu olarak geçmeye başlıyor. 
Karşınıza çıkan her olayda hem olayın deneyimini yaşıyor hem de olayın karşınıza çıkma sebebini görebiliyorsunuz. 
Dünya dualitesinin bizlere kodladığı iyi-kötü, güzel-çirkin vs. kalkıyor sadece deneyim kalıyor. 
Karşınıza çıkan her insanın sizleri geliştirmek için gelen yardımcılar olduğunu görüyorsunuz.
İnsanların yaşamınızda üstlendiği rolü onurlandırıyor ve içindeki size eş özel ruhunu görebiliyorsunuz.

Şunu unutmamalıyız

Bizler ruhsal deneyim yaşayan insanlar değil, insan deneyimi yaşayan ruhlarız.

Sevgiyle kalın

Erkan Sarıyıldız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder