26 Ocak 2010 Salı

EN ZOR SANAT


"Kızım Lara'ya ithafen"

Hep derlerdi de inanmazdım "Anne-baba olunca anlarsın"
Gerçekten bir çocuğu yetiştirmek herhalde en zor sanat. Bir kere siz daha kendinizi çocuk sınıfından çıkarmamışken elinize dünyalar güzeli, korumasız, tertemiz bir varlık geliyor. Bakıyorsunuz, tamamen size bağımlı. Vermezseniz yemiyor, örtmezseniz üşüyor. İlk başta bir panik duygusu yaşıyorsunuz. 
Bu benim mi ?
Ben böyle güzel bir şeyi hakkedecek ne yaptım ?
Daha sonra gözgöze geldiğinizde bir kuşak olgunlaşıyorsunuz. Yaptığınız herşeyle model olacağınız, kendinizi bile koşulsuz sevemezken  gerçek koşulsuz sevgiyi verebileceğiniz bir mucize elinizde.

Ardından da bir çabalama süreci başlıyor . Bu mucizeye nasıl yaklaşmalıyım, nasıl davranmalıyım, ne vermeliyim ve ne kadar vermeliyim ? Verme dengesini ayarlamak bazen sorun olabiliyor. Burda bazen bir tuzağa düşebiliyoruz. Ben sahip olamadım ona yaşatmalıyım tuzağı. Verirken onunda aldığının değerini anlayabileceği bir tarzda dengeler kurmaya çalışıyorsunuz. Aslında çocuğunuzun kimliğinde kendi büyümemiş çocukluğunuzu deneyimliyorsunuz; bazen de abartarak.

Ben spiritüel çalışmalar sırasında insanların  en çok travmatik deneyimleri çocukluk döneminde aldığını ilk gördüğümde ciddi bir panik yaşamıştım. Acaba "Biz de çocuğumuza ne travmalar yaşatıyoruzdur ?" korkusuyla bayağı gözlemci modunda hayatımı gözden geçirdim. Fakat ilerleyen dönemlerde gördüm ki siz ne kadar kendinizin en doğrusunu yapsanız da insanoğlu kendine deneyim yaratabilmek için bir taraftan travmatize olabiliyor. Bu büyük bir rahatlama oldu benim için. Çünkü insan kendinden bile çok sevdiği bir varlığa nasıl kötü deneyimler yaşatabilir ki ?
Önce şunu bilmek bana büyük bir ferahlık getirdi.

Her çocuk kendi ailesini bilerek ve isteyerek geliyor dünyaya. Kendi  gelişimi için gerekli deneyimleri yaratabilecek ortam ve aile grubunu ayarlayarak kontratlar yapıp geliyor dünya deneyimine. Siz ise ona beklediği deneyimsel ortamı yaratıyorsunuz.
Diğer bir gerçekse siz ne kadar en iyi ortam en iyi şartları kurarsanız kurun, çocuğunuz kendi penceresinden olaylara bakıp kendi bakış açısına göre değerlendiriyor yaşamı. Sizin için en doğru olan bile, onda travmatik bir deneyim yaratabiliyor.
Çocuğunuza yapabileceğiniz şey, elinizden gelenin en iyisini yapmak. Yapabileceğinizin en iyisi.. Sizden beklenen başka bir şey yok.

Önemli bir evrimsel kanunu unutmamak lazım. Sizin ana-babanızla yaşadığınız ne ise kendi çocuğunuza da aynı tarz deneyimler yaşatma şansınız yüksek. O yüzden sizde oluşmuş ve sizin farkındalığına vardığınız zararlı deneyimleri kendi çocuğunuza aktarmamak için bu döngüyü kırmalısınız. Yoksa bu döngü sizden çocuğunuza, ondan da kuşaklar ötesine aktarılır. Güzel bir şey var ki bu döngü kader değil. Bu döngü kırılırsa yeni ilişki paternleri daha sağlıklı hale gelebilir.

Hepimizin içindeki en önemli duygu koruma içgüdüsü. Hatta bazen koruma parentezi altında çocuklarımızın yaşamının her alanına dahil olmaya çalışıyoruz. Tabii ki insan en önemli hazinesini en sıkı şekilde korumayı ister. Fakat burada çocuğumuzun da bir birey olduğunu unutmamalıyız. Kendi ayakları üstünde, dimdik bir benlik olarak  yetiştirmeliyiz yavrularımızı.

Şunu da unutmamalıyız; çocuklarımızı spiritüel gelişim açısından bizden fersah fersah ilerde bir yapı içinde dünyaya geldiler. Onların bizden değil, bizlerin onlardan öğreneceğimiz öyle çok şey var ki. Bir kere unuttuğumuz masumiyetimizi görürüz onların pırıltılı gözlerinde. En ummadığınız yerde söyledikleri bir söz size hayatın anlamını öğretir. Erişkin olmamızın bize yüklediği sorumlulukların ve rollerin unutturduğu birlik bilincini deneyimlememizi sağlarlar.
Bence çocuğa verebileceğimiz en önemli şey sevgi dolu bir ortam . Sevgi fakat koşulsuz ve karşılıksız olanından.

Onlar buraya kendilerini deneyimlemeye ve yaratmaya geldiler. Bizim yaşantımızı veya isteklerimizi yapmaya değil.

Yapacağımız, gelişmeleri için tüm desteğimizi ve sevgimizi sonuna kadar sağlamak.

Ama kendi olmalarına da izin vererek.

Sevgiyle kalın



Erkan Sarıyıldız

3 yorum:

  1. Öncelikle bu duyguyu henüz yaşamamış biri olarak yazıyorum ama yaşamış kadar güzel anladım Erkan bey:)ta içimde bir yerlerde yaşattınız bunu teşekkürler...bir kere daha söylemek istiyorum resimler çok güzel ağzınıza ve yüreğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Arzu Yüksel27 Ocak 2010 15:32

    Güzel bir yazı Erkan teşekkürler... Bende şafak 63 :)

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Arzu seni ve mucizeni sabırsızlıkla bekliyoruz

    YanıtlaSil