7 Mayıs 2010 Cuma

AK SAKALLI DEDE



Çocukluğumuzda bizlere ermiş insan masalları anlatılırdı; hatırlarsınız. Hepimizin zihninde bir ak sakallı dede, dediği her lafta bir ders olan, her zaman doğruyu gösteren, haksızlığa bile sevgiyle yaklaşan pamuk gibi insanlar resimlenmiş. Bu insanlar genelde beyaz gösterişsiz bezlerden yapılmış kıyafetler giyerler, yaşamın içine pek girmezler, sadece ihtiyaç halinde belirirler, hırsları yoktur.......
Bu ak sakallı dede miti ile büyüyen bizlerin de spiritüel gelişmiş insan denildiğinde ilk aklımıza gelen resim bu. Öyle olduğunu söyleyen bir insanla karşılaştığımızda hemen zihnimizdeki yargıç kişiyi yakın takibe alıp, nerede hata yaptığını, nerede  normal??  insanlar gibi hareket ettiğini belirlemeye uğraşırız. Hatta en ufak bir kızgınlığında veya aşırılığında söylenen ilk laf:
"Aydınlanma yolundaki insanım diyor ama hayat içinde biz bu yönünü göremiyoruz."
Şunu unutmamalıyız ki spiritüalite bir formasyona girme değil, formasyonlardan, etiketlerden, yargılardan soyunma yoludur.
Kişinin kendisi olmak için verdiği uğraştır.
Aslında aynı soru işaretleri bu yola baş koymuş insanlarda da var. İlk aşamalarda kendini gözlemci modunda yaşarken hep kendimizi aşırı sorgularız. Daha önceki halimizle yaşamın içinde gelişen olaylarda verdiğimiz tepkilerin devam etmesi "Acaba ben yolumdan sapıyor muyum ? "sorgulamalarını başlatır.
Bir süre sonra farkederiz ki aslında esas olan her yönüyle insan olmak.
"Ben iyi bir insan olmalıyım." baskısı yoğun hissedilir üzerimizde. Aslında spiritualitenin varmak istediği yer iyi insan olmak değil. Amaç sizin aşırı şefkatli, yoğun sevgi dolu bir insan olmanız değil. Fakat zaten süreç tamamlanıp gerçek kendinize ulaştığınızda, gerçekten sevgi dolu ve şefkat duyguları eşlik eden birisi oluyorsunuz ama bu amaç değil, sonuç. Bu değişim aslında derinlerde gelişen kendini bütünlemenin yüzeyel sonucu.
Şunu bilmeliyiz ki biz ne iyi ne de kötü kişileriz. Oluşturulmuş normlar sizi iyi veya kötü diye belirlediği için siz öyle olmuyorsunuz. Gerçek siz, dualitenin üstündedir. Kutuplar yoktur, birlik vardır.

Hepimiz içimizde karanlık bir potansiyel taşıyoruz. Katil, tecavüzcü, hırsız ...... (Kabul edilebilir gelmiyor değil mi ?)
Aynı zamanda hepimiz, içimizde aydınlık bir potansiyel de taşıyoruz. Sevgi dolu, iyilik sever, iyileştirici ( Bu daha kolay kabul edilebilir geliyor, hadi dürüst olalım.)
Biz hepsiyiz. Her iki yönümüzü kullanma potansiyelimiz ve hakkımız var.

"İyi insan olma " peşinde yaşamak, sadece hikayenin yarısını yaşamaktır. Siz iyisiniz ve kötüsünüz. Karanlıksınız, aydınlıksınız.
Zaman zaman bastırmaya çalışıp görmezden geldiğiniz karanlık tarafınız yüzeye çıktığında, bu benim değil diyemezsiniz. Hepsi sizin bir parçanız. Siz, sadece bu deneyimleri izleyensiniz.
Siz her yönünüzü kabul ettiğinizde korktuğunuz tarafınız yüzeye çıktığında korkmadan bu yönünüzü aydınlık hale getirebilirsiniz. Bu sizin aydınlığınızı daha da parlatır.
Tüm bu süreçler kendini kabul etme sürecidir. Kaçmadan tüm çıplaklığıyla kendini izleyebilme halidir.
Siz kendinizi her yönünüzle kabul ederseniz karşınıza çıkan herkesin de her yönünü kabul edersiniz. Kişileri olduğu gibi deneyimlemeye başlarsınız. Başkalarını değiştirmeye çalışmadan sadece ne iseler onu yaşarsınız ve sevginiz oluk oluk akmaya başlar, hem de koşulsuzca.
İnsanoğlunun kendi olması ve kendini yaşaması toplumsal yapı için bir tehdit unsuru olabileceği için çeşitli iyi-kötü kıstasları belirlenmiş. Amaç, kişinin kendisi olduğundaki gücünden, toplumu korumak. Dinlerin bazıları insanın doğduğu anda günahkar doğduklarını kabul etmiş. Düşünceye göre insanın orijinal günahla doğup ardından yaptığı iyi davranışlar neticesi ardından anca cennete kabul edilebileceği dikte edilmiş. Bizler bile çocuklarımıza "Cici çocuk ol, bak bu kaka çocuk" tiplemelerini öğretiyoruz. Toplumsal her olayda hatta reklamlarda bile iyi insan tiplemeleri gözümüze sokuluyor (Ürünlerimizi kullanırsanız ideal bir insan olursunuz). Bir çok kişisel gelişim çalışmalarında  nasıl daha iyi insan olabiliriz başlıklı seminerler, yazılar, konuşmalar sunuluyor.
Aslında tüm bunlar insanı şablonların içine hapsetme oyunları.

Şunu söylemek istiyorum
Amaç "İYİ İNSAN" olmak değil.
Amaç tüm bu tanımlamaların ötesinde,  kişinin her yönüyle KENDİSİ olması.

Diğer büyük korku, ortaya çıkacak olandan korkmak. Belki de alttaki gerçek biz, karanlık taraflarımızı ortaya çıkarmayı tercih edecek. Korku, siz olmayı engelleyen en büyük engel. Ne taşıyorsanız o sizin parçanız ve ne oluyorsanız, o sizin seçiminiz. Her zaman ışığı veya karanlığı seçme hakkı sizin elinizde.

"İyi insan " gibi görünmek uğruna bir yalan yaşamak yerine, gerçek siz olmaya hazır mısınız?
Üstünüze giydiğiniz veya giydirilmiş tüm tanımlamaları bir kenara atıp bilinmeyene gitmeye hazır mısınız?
Sadece oturup, planlamadan, düzeltmeden ne iseniz o olmaya hazır mısınız?

Sadece siz olmaya hazır mısınız?

Sevgiyle kalın

Erkan Sarıyıldız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder