28 Mayıs 2010 Cuma

SESSİZ İZLEYİCİ







Ben zihni gürültücü bir anlatıcıya benzetirim. Hani belgesel izlersiniz çok değişik doğa manzaralarına dalarken arkadan sürekli bir anlatıcı sizin manzarayla bütünleşmenizi engeller ya, işte ona.
Dışarı çıkarsınız hava biraz serindir. Zihniniz hemen yoruma başlar.
"Hava çok serinmiş."
Aslında hiçbir şey değişmese de, yani bu yorum olmasa da havanın serin olma gerçekliği sürse de zihin sizi koruma güdüsüyle bu yorumlamasına devam eder.
"Sıcak bir yerlere gitsen ne güzel olur. Üstüne bir şeyler giymelisin...."
Zihin dış dünyanın şartlarını değiştiremiyeceğini bildiği zaman iç dünyanıza göndereceği komutlarla sizi koruduğu yanılsamasını bir korunma mekanizması olarak kullanır.
İnsan zihni hava durumunu, gelişecek olayları kontrol edemiyeceğini gördüğünde güvensiz bir durumda kaldığı için dış dünyadaki kontrol edemiyeceği şeyleri yargılayıp, etiketleyip, kendi kabul edebileceği bir forma sokup kontrol etmeye çalışır.
Böylece biz dışarıdaki nesne veya olayın gerçekliğinden çok, kendi bakış açımızdaki haliyle uğraşırız.
Yani aslında zihin, bizim gerçeklerle başedebilme aracımız olarak çalışan bir emir eri.
Ve biz zavallı zihnimize sürekli emirler vererek ondan çok şey bekleriz.
"Herşeyin yolunda gitmesini istiyorum. Herkesin benden hoşlanmasını ve beni kabullenmesini istiyorum. Kimse benimle tartışmasın. Yaptığım her konuşma doğru şekilde anlaşılsın. Hiç bir şeyin bana zarar vermesini istemiyorum...."
Liste uzar gider. Bizim sevgili hizmetkarımız olan zihin, emirleri yerine getirmek için sürekli uğraşır. Fakat bu kadar yoğun isteğin karşılanması hiç de olası olmadığı için zihnin gevezeliği gittikçe artar, çıkmazlara sürüklenir. Zihnin kaosunda kalan bizler de gerçeklerle başedemediğimizden ötürü içsel çatışmalar yaşamaya başlarız.
Şunu tekrar tekrar hatırlatmak gerekiyor.

SİZ ZİHNİNİZDEKİ DÜŞÜNCELER DEĞİLSİNİZ. SİZ ZİHNİ SESSİZCE SEYREDENSİNİZ.

Yapılması gereken sessiz olmak. Zihni susturmak zorunda değilsiniz. Biliyoruz ki zihni susturmaya çalışmak, Don Kişot'un yeldeğirmenleriyle savaşmak gibidir. Ayrıca siz susturmaya çalıştıkça sesi azalacağına daha da artar. Siz zihin değilsiniz, bu gürültücüyü sessizlik ve huzur içinde gözleyensiniz.
Bu esasın farkındalığına geçtiğinizde yaşam her zaman aynı olsa da yaşamı yorumlamanız tamamen değişir.
Tüm yaşamın sürekli şekil değiştiren bir geçit töreni olduğunu görmeye başlarsınız. En önemlisi de değişen formların hiçbirine bağlanmadan geçip gitmelerine izin vermeyi deneyimlersiniz. İlla ki her olanı kendimize uydurmaya çalışmadan sadece oldukları gibi kabul ederek, herşeyi olduğu gibi.
Bu alana geçip yaşamaya başladığınızda hayatınızdaki herşeyin tam zamanında ve en doğru şekilde oluştuğunu görmeye başlarsınız. Siz ne kadar teslimiyet içinde ve direnmeden yaşarsanız, hayat o kadar nazik ve kolay hale gelir.
Bu dirençsizlik sizi yaşamın akışına uyumlu bir hale getirir. Yaşamın dingin sularında çabasızca akışla bütünleşirsiniz.
Karşımıza çıkan her sorunun kaynağına indiğinizde ve bu sorunlarla yüzleştiğinizde içsel blokajların teker teker ortada kalktığını farkedersiniz.
Korkularınızı ciddiye almayıp üstlerine doğru yürüdüğünüzde, ortadan kaybolduklarını görüyorsunuz.
Yaşama karşı kendinizi kaparken, hayata tüm açıklığınızla karıştığınızı görüyorsunuz.
Spiritüel yaşam hayattan kopuk bir yaşam değil, tam tersi hayatı tam anlamıyla onurlandırararak yaşama şeklidir.

Bu tip yaşama geçtğinizde yaşamla ilgili şablonlar yokolur. Hayatın nasıl olması gerekliliği önemini yitirir ve yaşamın getirdikleri her mucizesiyle  ve coşkuyla karşılanır. Yaşamın müziğiyle muhteşem bir uyumla dansetmeye başlarsınız.
Bu düzlemde artık zihnin dış gerçekliği kontrol etmek için gösterdiği çabalar ortadan kalkar ve zihin, sadece yeni güzellikler yaratmak için kullanılır.
Kendinizin farkındalıklı bir bilinç olduğunuzu ve gücünüzü bilin.
"Ben Ben'im"
Aslında bulunduğunuz alanda korkuya yer yok.
Bu düzlemde problemler yok. Herşey doğallığıyla kendiliğinden çözülüyor.
Bulunduğunuz alanda olan şey sadece sevgi.
Zihin kaosundaki belirsizlik ve korku mu? yoksa saf sevgi mi? kararınızı verin.

Sevgiyle kalın

Erkan Sarıyıldız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder