11 Şubat 2010 Perşembe

ATALARIMIZIN GÜNAHLARI


Hani bazı duygular taşırsınız, korkular, nedensiz endişeler. Anlamazsınız nerden geldiğini. Hiç gitmediğiniz yere veya yapmadığınız bir şeye karşı içinizden birşeyler sizi uyarır. Hiç denemediğiniz veya deneyimlemediğiniz halde korkularınız vardır. Örneklendirirsem hatırladığınız çocukluk döneminde veya anne-babanızın hatırladığı süreçte boğulma tehlikesi atlatmasanız da  suya girmekten korkarsınız. İlla ki bir dolapta kapalı kalmadan, büyüdüğünüzde kapalı kalma fobisi geliştirirsiniz.
Bir çok kez duyduğum ve gözlemlediğim bir şey daha var ki size tanıdık gelecek. Anne babanızda veya yakın akrabalarınızda hiç beğenmediğiniz veya size uygulanırken zaman zaman canınızı acıtan bir düşünce kalıbını sizlerde kendi çocuğunuza veya yakınınıza yaparsınız. 
Size sorulduğunda da:
" Yok canım, ben böyle birşeyi niye yapayım ?" diye savunmaya geçersiniz. Halbuki siz aynı modeli uygulamaya başlamışsınızdır. Farkına vardığınızda şaşırırsınız; siz o sevmediğiniz hareketleri yapan kişi gibi olmuşsunuzdur.
"Nerden geldi bu korkular, kalıplar ?"
"Ben de o acıyı çocuğuma yaşatıyor muyum ? " diye sorarsınız kendinize.
Korkular hayatınızı etkiler, kalıplar ilişkilerinizi.
Bunlar neden oluyor ?
Spiritüel anlamda bu olayların iki olasılığı var. Ya sizin Geçmiş Yaşam deneyimlerinizin sonucu ya da aile yapısından geçen aktarımlar. Yani sizler atalarınızın günahları yüzünden acılar çekebiliyorsunuz ve bu damgayı da kuşaklar boyu aktarmayı sürdürüyorsunuz.
Kalıplarınız, kurgularınız, korkularınız da aktarılır kuşaklar ötesine. Bazı ırkların ve toplumların genetik korku ve davranış paternleri mevcut. Tüm ırk üzerinde bu düşünce kalıpları etkin olarak ırksal davranış modelleri oluşturur. Bizler daha doğduğumuz andan itibaren  fiziksel genetik yükümüze ait bedenimizi oluşturduğumuz gibi duygu bedenimizde bu izleri taşır ve ona uygun korkular geliştiririz.
Hepimiz soylarımızdan beden genetik şifrelerini aldığımız gibi, ruhsal yapı modelleri ve enerji paternlerini de alırız. Buna sosyal genetik aktarım diyoruz. İlk insandan bu yana yaşanmış ne varsa beden şifremizde saklanmış. Yüzlerce yıl önce oluşmuş hareket kalıpları, deneyimler bugün hala bizleri etkilemekte.
Belki de bizler, kuşaklar öncesi yaşanılmış olayların etkisiyle bu yaşamımızı sınırlıyoruz.
Anne baba olmak büyük sorumluluk. Oluşturduğumuz bu mucize varlığa sadece göz rengimizi, boyumuzu, posumuzu, hastalıklarımızı vermiyoruz. Beraberinde bizle beraber yaşayan, bize miras kalan düşünce paternlerimizi, zihinsel kaoslarımızı, kalıplarımızı da aktarıyoruz. Bu aktarım çocuğumuz bu paternlerle birebir yaşam içinde karşılaştığı için olmuyor. Hiç görüşmesek, ayrı yaşasak da onlara miras olarak geçebiliyor. 

Yani hepimiz atalarımızın günahlarını taşıyoruz

Bunları neden mi bilmek lazım ?
Bizler eğer bu modelleri yakalayıp, bizim deneyimsel olarak oluşturmadığımız genetik şifremizde saklanmış yanlış enerji kalıplarının farkındalığına geçersek bu aktarımı durdurabiliriz. Yani böyle geldi böyle gider yaklaşımı burda işlemiyor.
Bizler daha aydınlık, ışık dolu ve aydınlanmış bir gelecek için uğraşıyoruz. Bizlerin eskiden gelen korkulara, kalıplara, yanlışlara ihtiyacımız yok.
Sorumluluğumuz çok büyük. Bizlerin yapacağı kendimizi çalışıp, bu olmaması gereken virüsleri enerji programlarımızdan silip tertemiz kuşaklar yaratmak.
Bizlerdeki değişim hem geçmiş, hem de gelecek kuşakları değiştirecek.

Gücünüze inanın.

Erkan Sarıyıldız


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder