3 Şubat 2010 Çarşamba

ESKİ BİR DOSTTAN MEKTUP



Bugün çok özel birinden bir mektup aldım.
Herhalde kimden gelirse gelsin, bu kadar şaşırtmazdı beni. Çok özel bir zarfın içine konmuştu ve üstünde eski kralların mumdan mührü uygulanmıştı. Ellerim titreyerek mührü yerinden açtım. Zarfı açınca inanamadığım bir şey oldu. İçerden şarkı söyleyen bir çocuğun sesi geliyordu. Duygularım korkuyla başladı, ardından ses çok tanıdık gelince merakım ağır bastı ve çabucak okumaya başladım.

Mektubu sizle paylaşmak istiyorum:

" Merhaba Sevgili Dostum,

Beni tanıyorsun fakat eminim unutmuşsundur. O kadar süre oldu ki seninle temas kurmayalı. Kimbilir kaç sene ?
Seninle son konuştuğumuzdan beri ne kadar değişmişsin. Yüzünde kırışıklıklar ve saçlarında aklar görüyorum. Fakat en kötüsü de suratında sana hiç benzemeyen, senin olmayan bir ifade var. Çok ciddisin. Eskiden ne kadar güzel kahkahaların vardı odalarda çınlayan. Sesindeki müzik kesilmiş, çocuksu mis  kokun kaybolmuş.
Hayata çok ciddi bakmaya başlamışsın. Hayatın bir oyun olduğunu, sadece deneyim yaşamaya geldiğimizi unutmuş görüyorum seni. Hatta ne yazık ki her zaman büyüklerde kızdığın dramaları yaratmaya ve içinde yoğrulmaya başlamışsın. Biz böyle mi başlamıştık beraberliğimize ?

Kendini herşeyden ayrı görüyorsun. Hani herşeyle bütündük, herşey birbirinin parçasıydı. Ben yok, biz vardı. Düşman olarak görüp savaştığın EGO'nu daha da kuvvetlendirmiş olarak karşıma çıktın. Egonun düşmanın değil, bir parçan olduğunu ne çabuk unuttun. Sadece egonun yaptıklarının farkında olmak yetiyordu, o senin düşmanın değil. Düşman görüp savaştığın şeylere aslında güç kazandırdığını bilmiyor musun ?

Herkesi, herşeyi yargılıyorsun. Dualite dünyasında bu kavrama o kadar sadıksın ki olayları iyi-kötü, güzel-çirkin diye yargılama alışkanlığın sonucu BİRLİK BİLİNCİNE ihanet ediyorsun. Biliyorsun, geldiğimiz yerde bunlar yok. Ayrılık hissi dünyanın oyunu, farkına varmalısın.

Etrafındaki kişilerin seninle aynı özü paylaştığını da görmemeye başladın. Giydikleri kıyafetleri onlar sanmaya başladın. Hepsiyle sen anlaşmalar yaptığın için hayatındalar ve sana birşeyler göstermek için görevlendirdin onları; hatta en çok sevdiğine en zor görevleri verip, sana en büyük dersleri vermelerini planladın . Şimdi planı unutmuş olman yetmiyormuş gibi bir de kin besliyorsun kadim dostlarına. Hepimiz biriz, hepimiz aynı özün parçalarıyız. Hatırlatmak istedim..

Kendinin sahip olduğu gücü unutmuşsun. Sen herşeyi yapabilecek güce sahipsin ve hayatını sen çiziyorsun. Sen yazılmış bir  kitabın kahramanı değil, kitabı yazan kişisin. Lütfen yaratım gücünün farkına var, yaşamında ve evrende ışığı yaz, güzelliği yaz, sevgiyi yaz.

Bedenine iyi bakmıyorsun. Zaten yaşadığın çevre çok sağlıksız, sen de üstüne tuz biber ekiyorsun. Neyi yetiştirmeye çalışıyorsun bilmiyorum ama dinlenmelisin, uyumalısın, toksik maddeleri bedenine sokmamalısın, en önemlisi de spor yapmalısın. Beden senin kutsal sığınağın. Bedenine iyi bakmazsan ruhsal yapının da iyi gelişemiyeceğini bil. Bedenine bakmak en önemli görevin.

Sevdiklerine sevdiğini yeterince göstermiyorsun. Herkesin sevgiyle beslenmeye ihtiyacı var. Anne ve baban çok şükür yanındalar.  Senin hayata ilk başladığından itibaren hayatla tüm ilişkini belirleyen en önemli unsur, onlarla olan ilişkin. Ebeveyniyle ilişkisinde sorunlar yaşayan biri hayatı boyunca  ayakları üstünde tam anlamıyla duramaz. Hep bir tarafı eksktir.

Kişileri ve olayları olduğu gibi deneyimlemeyi öğrenmen lazım. Bir olayı veya kişiyi değiştirmeye yani kendine uydurmaya çalıştığında onları değil senin onların olmalarını istediğin hallerini deneyimlersin. Herkes ve her olay kendine özeldir. Yapman gereken geleni ve olanı olduğu gibi deneyimleyip, alacağın dersini hanene yazmaktır.

Biliyorum çok konuştum ama en çok unuttuğun şeyi hatırlatmadan geçemiyeceğim. Zihnin sürekli seni sabote ediyor. Biliyorum zor geliyor ama AN'da kalmayı öğrenmelisin. Biliyorsun ki zaman  sadece Dünya realitesinin oyunu. Geldiğimiz yerde zaman yoktu. Hep şu an  vardı hatırlasana. Geçmiş geçmiştir gelecekte belirsiz. Hep şu anlar ardı ardına gelir. Ne oluyorsa ŞİMDİ oluyor. Başka bir şey yok.

Neden bu kadar çenem düştü bilmiyorum ama senin yaşama başladığın zaman ki halinle şimdiki halin arasındaki değişimi görünce, sesimi dinlemeyi unuttuğun için sana mektup yazmaya karar verdim. " Söz uçar, yazı kalır. " demişler. Belki, arada aklına gelip de mektubumu okursan sana birşeyleri hatırlatır. Senin eskisi gibi olmanı istiyorum. Benimle oyunlar oynamanı, hayatı sevgi ve neşeyle geçirmeni diliyorum. Biz o zaman ne kadar mutluyduk, ne kadar ışıkla doluyduk. At üstündeki miskinliği ve oyunuma tekrar katıl.
Bizler değişmedik, sadece unuttuk.

Tekrar hatırlamak elinde.

Biliyorum merak ediyorsun " Kim bu geveze ? " diye. "Bana ne cüretle bu mektubu gönderiyor, nasıl olur da bu kadar karışabiliyor hayatıma ?"
Buna en çok hakkı olan benim herhalde.

Çünkü BEN SENİN İÇİNDEKİ ÇOCUĞUM.

P.S Seni seviyorum. Sen herşeyin en iyisine layıksın. "


Çok sarsıcı ve aynı zamanda beni afallatan bu satırları okudum, okudum. Aslında ne kadar özlemiş olduğumu anladım bu sesin sahibini. Ne kadar oldu bilmiyorum gerçekten kendimi dinlemeyeli ? Hayatı ne kadar ciddiye almışım ve hayatımdaki çocuksu yanı ne kadar görmezden gelmişim.

Artık değişme zamanı. Oyuna tekrar dönüyorum. Kim benle sobelemece oynamak ister ?

Coşkuyla bağırarak, balonlarımı salıyorum gökyüzüne....

"Yaşamayı seviyorum !!!!!!!!!!"

Sevgiyle kalın

Erkan Sarıyıldız


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder