1 Şubat 2010 Pazartesi

GAİA'YA AĞIT


Zaman zaman ağıtlar yakmak istiyorum güzel DÜNYA'mıza, şefkatli anamıza. Bize üstünde yaşama hakkı veren ve  sonsuz doğurganlığıyla  bizleri misafir eden güzel GAİA'ya.
Milyonlarca yıldır ne uygarlıklar geçti, neler yaşandı üzerinde; fakat o hala bizlere imkanlarını sonuna kadar sunmak için uğraşıyor.
Bize rağmen.
Ben özellikle doğayla başbaşa kaldığımda, kendine özgü sessizliğine daldığımda kendimi BÜTÜNLEŞMİŞ  hissederim. Ayaklarımı toprağa çıplak bastığımda, bir ağaca sarıldığımda yüksek enerjiyi içerim kana kana ve aslında bir bütünün parçaları olduğumuzu anlarım.
İlkçağ insanları ve bir çok uygarlık dünyamızı yaşayan bir organizma olarak değerlendirmişler. Hindular Kali demiş, Yunanlılar GAİA, bizler Toprak Ana. GAİA'nın büyük bir organizma olduğunu çağdaş dünyada ilk defa isimlendiren James Lovelock 1979 da yayınladığı yazısında:
" Eğer biz büyük ve küçük tüm yaratıklar (bakterilerden balinalara kadar ) Gaia'nın parçasıysak, O'nun yaşamını sürdürebilmek için de çok önemliyiz. Kalbimizden herhangi bir türün bir bölümünün kaybolmasının yanlış olduğunu biliyoruz fakat şimdi neden olduğunu anladık. Artık Dünya'dan balinaların, mavi kelebeğin hatta suçiçeği virüsünün bile kaybolmasına izin vermemeliyiz. Bu türlerden herhangi birinin yokolmasına neden olursak, insanlığıunda bir bölümünü de yoketmiş oluruz Çünkü bizler de GAİA'nın bir parçasıyız."


Son günlerde duyuyorsunuz çok sayıda yerküre hareketi oluyor. Fırtınalar, tsunamiler, yer kaymalarının sıklığının ne kadar arttığını şaşkınlıkla izliyoruz. Bizler nasıl beşinci boyut enerjisine geçiş için sancılı süreçler yaşıyorsak GAİA ANA'da aynı süreçleri geçiriyor.
Yeni boyut uyumlanma süreci bir yana BİZLER yoketmeye çalışıyoruz dünyamızı. Üstüne bindiği dalı kesmek misali. 
Teknoloji ve çağdaş yaşam  parentezi altında yokediyoruz yaşam alanlarımızı. Fakat ne kadar gelişirse gelişsin teknolojisine güvenen insanoğlunun doğa olayları karşısında ne kadar aciz olduğunu görüyoruz. Enerji kaynakları olmadan hiçbir teknoloji çalışmıyor. Bir gün elektriğinizin olmadığını düşünün. Milyonlarca dolarlık teknolojik yatırımlar sonucu evimize giren hiçbir alet çalışamıyor. Petrole bağlı enerj kaynaklarını da büyük bir hızla tüketmekteyiz. Şimdilik geçerli bir alternatifi olmayan karbon bazlı enerji kaynakları olmadığında gururla garajınızda sakladığınız teknolojik oyuncakların hiçbirinin süsten farkı kalmıyor.
Hergün çoğalmaya devam ediyor insanoğlu. Dünya organizmasının üstünde yaşayan öldürücü virüsler gibiyiz. Taş üstüne taş binalar kuruyoruz. Yeşil alanları  yokediyoruz. Kullandığımız teknolojik ürünlerin artıkları atmosferimizi mahfediyor. Fabrikaların kirli atıkları denizlerdeki yaşamı  yokediyor. Radyoaktif atıklar her tarafımızı kuşatıyor. Bunlar yetmiyormuş gibi elektronik kirlilik de cabası. Kablosuz internet ağları , kurulan baz istasyonlarla sağlığa uygun olmayan, göremediğimiz kirlilikler oluşturuyoruz.
Milyonlarca yeni çocuk geliyor ardı ardına. Elimizdeki kaynakları harvurup harman savurursak açlık tehlikesi kapımızda.
İnsanoğlu dünyayı korumak için değil kendi üstünlüklerini ispatlamak ve yağmacı politikalarını sürdürmek  için milyarlarca dolar ayırıyor bütçelerinden. Olmamış olayların üstüne senaryolar üreterek Dünya barışını bozmaya çalışıyor; savaşlar ve korkutucu silahlarla yakıp yıkmayı sürdürüyor. Yeni bomba ve silah üretimi sırasında acımasızca deneyler yapıp ekolojik dengeyi altüst ediyorlar.
Sırf zevk uğruna foklar, balinalar bir şenlik havasında avlanıyorlar. Balinaların ve yunusların Gaianın enerji dengesinde ne kadar önemli olduklarını bilemezsiniz
Hepimize düşen görev GAİA'nın bir parçası olduğumuzun farkına vararak yaşamak. Dünya dokusunun kendi bedenimize uyguladığımız özene eş bir şekilde korunması lazım. Doğada karşımızı çıkan varlıkla ve doğal yaşamla aynı bütünün parçaları olduğumuzu bilmeliyiz.
Yaşam alanlarımızı yaratmak için doğayı yoketmemeliyiz.
Her boşluğu ağaçlandırmalıyız.
Doğayı teknlojiye değil teknolojiyi doğaya uyumlamalıyız.
Kişisel zevklerimiz uğruna hayvan avlamayı durdurmalıyız.
Barış yanlısı olup yıkıma hayır demeliyiz
İhtiyacımızın ötesinde enerji kaynaklarımızı boşa kullanmamalıyız.
Seçimlerimizi doğa dostu ürünlerden yana kullanmalıyız
Şehir içi trafikte gereksiz olan donanımdaki aşırı enerji tüketip çevreyi kirleten  araçları tercih etmemeliyiz.
İnsanlığın kontrolsüz çoğalmasını durdurmak için imkanlarımızın elverdiği kadar çocuk dünyaya getirmeliyiz.
İsraftan kaçınmalıyız.
Atıklarımızıı uygun şekilde ve uygun yerlerde değerlendirmeliyiz.
Bana en garip geleni de şu. İnsanoğlu Dünyamızı korumak ve insanlığı kurtarmak için her türlü imkan ve teknolojiye sahip olmasına rağmen bunu tercih etmeyip yıkıcı, şımarık çocuklar gibi davranıyor.
Yaşadığımız gezegen sadece taş toprak ve sudan oluşmuş bir alanlar bütünü değil; milyonlarca türün birlikte yaşadığı büyük bir organizma. Bu düşünceye geçtiğimizde Dünyamızı belki yoketmekten vazgeçeriz.. kestiğiniz ağacı kollarınız, yaktığınız ormanı ciğeriniz olarak görürseniz, yaptığınız her yıkıcı eylemde aslında kendinize zarar verdiğinizi anlarsınız.
Doğa insanında parçası olduğu bir  bütün. Biz ne kadar kendimizi izole etmeye çalışsak da gidip, gideceğimiz tek yer yine orası.
Aşık Veysel ne güzel söylemiş
"Benim sadık yarim kara topraktır " diye
Topraktan geldik toprağa gideceğiz.


Sevgiyle kalın

Erkan Sarıyıldız





 


1 yorum:

  1. Yazınız bana tanrı ile sohbet ikinci kitabı hatırlattı..Her kelimesi yüzdeyüz dogru,teşekkürler..

    YanıtlaSil