12 Mart 2010 Cuma

HEMCİNSLERİME ÇAĞRI


Spiritüel ve kişisel gelişim çalışmalarına başladığımdan beri çok dikkat çekici bir olayla karşılaştım. Bu iş, bayanların tekelinde gibi duruyor. Hangi toplantıya gitsem toplantıdaki erkek oranı %25'i geçmiyor. Tabii ki bu yüzde kesin değil. Bazen daha da az olduğu olabiliyor. Bu durum hep dikkatimi çekmekteydi, fakat son zamanlarda iyice gözüme batmaya başladı. Yaptığım grup seanslarında çoğunlukla erkek cinsini tek başıma temsil ediyorum. Bir çok dünya tatlısı bayanın yanında sadece ben grubu temsil etme görevini üstleniyorum. Arada bazı hemcinslerim katılıyor ama bu sayı bayanların yanında yok sayılabilecek azınlıkta.
Bunu düşündüm taşındım. Birkaç olasılık belirdi zihnimde.
-Toplumdaki erkek- kadın sayılarında acaba erkekler o kadar azınlıkta mı kaldı?
Araştırdım .
Sonuç: Hayır. Aşağı yukarı eşit miktardayız.
-Erkekler çalıştığı için zaman mı bulamıyor?
Bu da Hayır. Çalışmalara katılan bayanlar arasında, çalışan bayan oranı çok yüksek. Demek ki istenirse zaman ayrılabiliniyor.
-Erkeklerin bu tip çalışmalara ihtiyacı olmayacak kadar aydınlanmış bir yapıları mı var?
Keşke öyle olsa ama ne yazık ki buna da Hayır diyeceğim. Etrafımızdaki ve erkek egemen toplumlardaki genel gidişatın durumunu görüyorsunuz. Aydınlanmış insanlar aydınlanmış toplumları oluşturur. Böyle bir toplum biliyorsanız bana haber verin.
 Demek ki burada başka sebepler olmalı.
Hepimiz kendimizi tamamlama yolunda bir çok zorluklardan geçeriz. Ayrıca bir taraftan egomuzla da orta yolu bulmaya çalışırız. Peki bu zorluklar kadın ve erkek için ayrı mıdır?
Yüzeysel olarak olaya baktığımızda gerçekten farklı zorluklar sözkonusu.
Yüklenilmiş, üstümüze giydirilmiş cinsiyet kalıpları bazı açılımları imkansız kılmakta.
Bir kere en basitinden duygularıyla yaşayan ve duygularını ifade eden bir erkek modeli kabul görmüyor. Erkek, toplumsal kuralları uygular, hep mantığıyla yaşar, ağlamaz, gülmez, sevdiğini söylemez, vs.vs.vs......
Bence erkeğin toplumda üstlendiği rol, beynimizin sol tarafının üstlendiği rolle birebir örtüşüyor. Sol beyin hepimizin bildiği gibi herşeyin mantığa oturması için elinden geleni yapar. Herşeyi bir kalıba, şekle oturtmaya çalışır. Soyut değil, somutla uğraşır. Erkek modeli hayatın somut tarafıyla ilgilidir. Herşey kesindir, kurallıdır, gördüğüne inanır.
Kadınların ise zihin çalışma modelleri soyut düşünmeye imkan verir. Sağ beyin daha aktiftir kadın zihninde. Hisleri önemlidir. Önsezileri kuvvetlidir.
Dünyasal roller işin yüzeysel tarafı esasında. Ruhsal planda ise cinsiyet yoktur. Tüm ruhsal yapılar her iki cinsi defalarca deneyimlemiştir. Öyleyse cinsiyet sadece dünyasal bir olgu. Burada bulunma amacımız, deneyim kazanıp ruhsal yapımızın tekamül etmesini sağlamaksa, her iki cinsin de kendini geliştirme ve spiritüel gelişim zorunluluğu eşit orandadır.
Hemcinslerime çağrıda bulunuyorum:
Evrende herşey gelişiyor, her şey değişiyor. Hepimiz kendimizin özündeki cevheri ortaya çıkarmak için uğraşmalıyız.
Bu işlerle uğraşmak, sizler tarafından uçuk kaçık işler olarak görülse de, geçilen merhaleler sonucu yaşamı daha farkındalıkla sürdürmenizi sağlayacak bir bakış açısı kazandırıyor.
Duygularıyla yaşamak, hislerine inanmak, önsezisi olmak sizi zayıf hale getirmez. Tam tersi elinizdeki güce kat be kat güç kazandırır.
Erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz. İnsanlığı kurtaracak olan toplum, aydınlanma yolunda uğraş veren insanların yönettiği bir yapıyla kurulabilir. O yüzden, bu işleri sadece bayanların tekeline bırakmayın.
Hepinizi, kendinizi çalışmaya davet ediyorum.
Yardım edin hep beraber daha aydınlık dolu bir geleceği inşa edelim.
Sevgiyle kalın

Erkan Sarıyıldız

2 yorum:

  1. Son senelerde kaç tane erkek felsefeci sayersınız fikre ihtiyaç yokki maddeler yeterde artar bile kim boşa vakit geçirir birşeyler kendime katayım diye aman hocam neye dikkat ediyorsun ama inşallah oda olacak sayı eşitlenecek
    SEVGİYLE KALIN

    YanıtlaSil
  2. Hahahaha. Çok teşekkür ederim bu hoş ve samimi yorumunuz için

    YanıtlaSil