16 Mart 2010 Salı

MERCEK



Farkındamısınız ne kadar önemsiyoruz başkalarının bizim hakkımızdaki fikirlerini. Ne kadar muhtacız başkalarının gözünden kendimizi görmeye ve başkalarıyla paylaşmaya.
Sanki yaşamımız içinde yaptıklarımız kendimiz için değil, başkalarının seyretmesi için yapılıyor. Başrolde de biz.
Sinemaya gideriz. Daha filmi seyrederken filmin zevkine varmaktan çok, yanımızdakilerin fikrini merak ederiz. 
"Güzel bir film değil mi? Nasıl buldun ? " .
O yüzden sinemalarda tek başına  film izlemeye gelmiş insan bulmak çok zordur. Güzel bir sahne geldiğinde kendi hislerimizden çok, başkasının gözlerine bakarız. Filmin en duygusal yerinde hemen başkaları ağlıyor mu diye araştırırız meraklı gözlerle. Hatta o anda yanımızda olmayıp filmi göremeyenler için bir anlatım şablonu bile oluştururuz daha filmi seyrederken.
Yeni bir şey alırız. İçimiz içimize sığmaz hemen telefonlara sarılırız veya birilerine göstermek için fırsatlar yaratmaya çalışırız. Bazen sahip olmaktan çok, başkalarının gözünden  kendimizin sahip olduğunu görmek daha önemlidir.
Bir restorandasınızdır ilginç bir yemek sunumu gelir önünüze hemen onu resimlemek istersiniz. Başkalarıyla paylaşmak. Halbuki orada yapılması gereken o güzel sunumu sakince izleyip ardından lezzetini tam anlamıyla çıkarmak değil mi?
Bir ilginç gözlemim de çok güzel bir gezidesinizdir veya bir kutlama toplantısındasınızdır. Bu arada bu güzel enerjinin yaşanması için gereken zamanın çoğu resim çekmeyle geçer. Her an bu yaşadığımızı ölümsüzleştirme çabasına gireriz ve flaşlar patlar; onunla birarada, bununla bir arada, toplu olarak....
Teknolojik gelişmelerin sonucunda da daha çekilir çekilmez fotoğraflar incelenir. Kötü çıkmış, iyi çıkmış tartışmaları yapılır. Burada kendinizi yanınızdakilerin gözünden görmenin de ötesi orada olmayanların da beğenilerini kazanmak için  yapılan ortak fotoğraf paylaşım alanlarına koyarız resimlerimizi. Sanki başkaları bizim yaşadığımızı, giydiğimizi gördüğünde bizim için bu yaşadıklarımızın değeri kat be kat artacak. Anı ölümsüzleştirmek için yaptığınız eylemlerle aslında o anın sihirini kaçırırsınız.  Halbuki yaşanılanı ölümsüzleştirmek için sadece o anı tam anlamıyla yaşamak yeterlidir.
Önemli olan çekilmiş bir fotograf, film parçası değil, yaşanılanın sizin zihninizde kalan saf resimleridir.
Sadece kendiniz için giyinmenin, film seyretmenin, almanın, yapmanın keyfini hiç tattınız mı ?
Bu söylemlerim sanki hayattan kopun, tek başınıza yaşayın diyormuşum gibi yorumlanabilir. Yanlış anlaşılmak istemem. Yalnız kalın demiyorum. Tabii ki sevdiklerinizle birşeyler paylaşmak çok çok güzel. Benim bahsettiğim, sizin için başkasının gözünden görülmenin,  yorumlanmanın, onaylanmanın  ihtiyacının olmadığı özgürleşmiş bir alanda yaşamak. Sadece siz olarak ve yaşamın her anını yüzde yüzüyle.
Hayat kaçırılmayacak kadar güzel. Her anında mucizeler saklı. Hayatı kameralar arkasından , başkalarının gözünden yaşamayın. Gözümüzün önünde filtreler, perdeler olmadan tüm kokusunu ve hazzını içinize çekerek o anın kıymetin bilerek yaşayın.
Çünkü ne oluyorsa sadece o an oluyor. Tekrar o anı bulma şansınız yok. Hep ardından yeni anlar gelecek.
Hayatı başkalarının merceklerinden izlemeyin, kendi gözlerinizle, etinizle, kemiğinizle yaşayın.

Sevgiyle kalın

Erkan Sarıyıldız


1 yorum:

  1. Sayın Hocam öyle güzel emek harcayıp bizlere birşey katmaya çlışıyorsunuz ki önce aklınıza sonrada ellerinize sağlık öğrenecez çünkü yaşı yok hemde en faydalı haliyle ve sabırla
    Sevgiyle kalın hoşça kalın

    YanıtlaSil