20 Nisan 2010 Salı

EY ÖZGÜRLÜK


Hani bazı kelimeler vardır, duyduğunuzda içinizde bir hoşluk hissi, bir ferahlık, bir coşku hali belirir. 
ÖZGÜRLÜK
Ne kadar pozitif ve hoş bir tınısı var bu kelimenin. Herkesin doğuştan hakkı olan bu oluş durumu.
Özgürlük herkesin  istediğini seçebilme hakkıdır.
Özgürlük gemisinin kaptanı olmaktır.
Özgürlük hayatınıza kendinizin sahip olduğunuzu ve sadece kendi sorumluluğunuzda olduğunu bilmenizdir.
Biliyorsunuz, dünya deneyiminin en önemli özelliği, buranın özgür irade gezegeni olmasıdır. Burada herşey dene-yanıl yöntemiyle öğreniliyor ve seçimlerimizin sonuçlarını yaşıyoruz. Dünyaya geldiğimiz anda tam anlamıyla özgürlük bilinciyle doluyken, büyüdükçe kendi zihnimizin zindanlarında özgürlüğümüzü yitiriyoruz. Çocukları bir gözleyin. Koşullanmalar olmadan aynı olaya her seferinde nasıl da farklı tepkiler verebiliyorlar farkettiniz mi?
Özgürlük için en büyük engel kendimize koyduğumuz sınırlamalardır. Bu sınırlamalar ise çocukluktan erişkinliğe geçtiğimizde oluşuyor. Erişkin zihni herşeyi sınıflama, forma sokma özelliğiyle bu süreci oluşturur.
Yani çocuksu özgürlüğümüzden, tutsak erişkinliğimize dönüşüyoruz.
Özgürlük hepimizin doğuştan gelen hakkıdır.
Fakat şimdi aklınızdan bu nasıl özgürlük diyebilirsiniz?
"Ben bu kadar sorumluluk altında nasıl her istediğimi yapabilirim, istediğim yere gidebilirim?"
Sizler kendinizin özgür olduğunuza inandığınız kadar özgürsünüz.
Hayatınızda daha çok özgürlük yaratmak istiyorsanız, özgürlüğünüzün olmadığı alanlara bakmak yerine özgürlük oluşturduğunuz alanları görmeyi bilmelisiniz. Kendi tutsaklıklarına üzülmeye başlayan insan, kurban rolüne bürünmüş demektir. Bu rolü üstlendiğinizde elinizdeki gücünüzü kaybedersiniz.
Bazılarımız da diğer insanların yaşam ihtiyaçlarını karşılamak için yaşadığını söyleyip kendilerini tutsak hissederler. Başkalarının sizden sizin vermek istediklerinizden daha fazlasını istediği alanlar  olduğunu farkettiğinizde kendinizi kapana kısılmış gibi hissedebilirsiniz. Fakat biliyorsunuz karşımıza çıkan insanlar bize ayna görevi görürler. Bu bize aslında kendimizle olan ilişkimizi düzenlemek için bir uyarıdır. Kendi özgürlük alanlarımzı oluşturma uyarısı. Başkalarının isteklerinden çok kendi isteklerimizi öne almamız gerektiğini göstermektedir.
Özgürlük kendimiz için yarattığımız bir şeydir. Bunu başkası bize veremeyeceği gibi, elimizden de alamaz. Sahip olmak da elinizden çıkarmak da sizin iradenizle olur.
Bir çoğunuz iş ortamında sabah git akşam geller ve mesailer içinde özgür olmadığını ve kapana kısıldığını düşünmekte, biliyorum. Fakat bu durumda bile büyük resme bakmayı başarabilirsek özgürlüklerimizin farkına varabiliriz. İşe niye gidiyoruz? Para kazanıp hayati ihtiyaçlarımız karşılayabilmek için. Bu işi de kendi isteğimizle para kazanabilmek için bulduk. Gerekirse para kazanmak için başka bir iş seçme özgürlüğüne sahibiz değil mi? Özgür alanlarımızın farkına ne kadar varırsak, hayatımızın kalitesini bir o kadar arttırabiliriz.
Özgürlüğümüzün önüne koyduğumuz en büyük engel, bizim dünyayı görme şeklimizdir. Özgür olmama başkalarından değil, kendi düşünsel süreçlerimizden kaynaklanır. Olaylar karşısında farklı düşünme şekilleri geliştirerek kendimize özgürlük katabiliriz. Ayrıca başkalarının kendileri olmasına izin verirsek hem kendimizin kafasındaki kalıpların içinde boğulmayız hem de karşımızdakini özgürleştirmiş oluruz. Bir örnek verirsem:
Özel günlerinizde çiçek getirmeyen eşinize sizin kafanızda "ÇİÇEK GETİRİLMELİ" resmi olduğu için kızıp hayatı keyifsiz ve kızgınlıkla geçireceğinize, eşinizin sevgisini ifade etmek için çiçeğe ihtiyacı olmadığını ve sizi sevdiğini düşünmeye geçtiğinizde kendinizi ve eşiniz özgür kılarsınız. Herkes sizin kafanızda yarattığınız gibi yaşamak zorunda değili anlamalıyız. Herkesin farklı bakış açılarının yaşama renk getirdiğini unutmayalım.
İlişkilerinizde de siz ne kadar özgürlük sunarsanız o kadar özgür olursunuz. Kimse kimsenin malı değil. Herkes kendi yaşamının kararlarını vermekde en az bizim kadar özgürlüğe sahip. Çok ilginçtir ki siz kişilere ne kadar özgürlük verirseniz düşündüğünüzün aksine size o kadar çok bağlanır. Kıskançlık veya kontrol etme şeklinde yarattığınız zindanlarda karşınızdaki kadar, aslında sizde birer tutsaksınızdır. Bu istek ve duygulardan kurtulmak sizi ve karşınızdakini özgürleştirir.
Herkesin kendi hatalarını  ve kendi güzelliklerini yaşamalarına izin verin. 
Olaylar karşısında nasıl tepki vereceğiniz sizin özgürlüğünüzdür. Mutluluk ve keyif içinde davranmak üzerine seçimlerinizi belirlediğinizde, sonsuz bir özgürlük içinde tam doygunluğuyla yaşamınızı sürdürürsünüz.

Sevgiyle kalın

Erkan Sarıyıldız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder