11 Nisan 2010 Pazar

PAZAR HİKAYELERİ-Kum Hikayesi ve Sultan


KUM HİKAYESİ
Uzak dağlardaki kaynağından çıkıp ülkenin her tarafını adım adım geçen akarsu, bir çölün kenarına varmış. Şimdiye kadarki tüm engelleri aştığı gibi bu çölü de geçmeye kararlıymış. Fakat ne yazık ki çölü geçmek için ne kadar hızlı hareket ederse içerdiği sular o kadar çabuk kumlara karışıp kayboluyormuş.
Akarsu, kaderinin bu çölü geçmek olduğunu düşünüyor ve bunu gerçekleştirmek için tüm yolları deniyorsa da yavaş yavaş bunu başaramıyacağını düşünmeye başlamış.
Tam ümitsizlik içinde kıvranırken, çölün derinliklerinden bir ses duyulmuş:
"Eğer rüzgar çölü geçebiliyorsa akarsu da geçebilir."
Akarsu bu sesi duyunca ne demek istediğini anlamaya çalışmış. Kendisi ne kadar cesurca geçmeye çalışsa suları kumlar tarafından emiliyormuş. Rüzgarın çölü geçebilmesinin sebebinin uçabilmesi olduğunu düşünüyormuş.
Ses tekrar:
"Şimdiye kadar denediğin yöntemlerle bunu başarman imkansız. Bu yöntemlerle ya kaybolursun ya da bataklık haline gelirsin. Rüzgarın, seni varmak istediğin yere ulaştırmasına izin vermelisin. Bunun başka yolu yok."
Akarsu:
"Fakat bu nasıl olacak ?"
"Rüzgarın seni içine almasına izin vermelisin."
Bu düşünce akarsu için pek kabul edilebilir olara gelmemiş. Şimdiye kadar hiç bir şeyin kendini içine almasına izin vermemiş. Başka bir şeyi içine karışırsa benliğini kaybedeceğini düşünüyormuş. 
"Bir varlık benliğini kaybederse tekrar nasıl kazanabilir ki ?"
Bunun üzerine kumdan gelen ses:
"Rüzgar sürekli bu görevi yerine getiriyor zaten. Rüzgar suyu içine alıp çöl boyunca taşıyıp, ardından yağmur halinde tekrar toprağa ulaştırıyor. Yağmur toprağa ulaşınca da tekrar akarsu halini alıyor."
"Bunun doğru olduğuna nasıl emin olabilirim ?"
"Eğer güvenmezsen sen kendi yolunla bataklık halinde çölü geçmeye çalışırsın ve bu senin senelerini alır. Biliyorsun ki bataklık da şimdiki halinden oldukça farklı."
Akarsu:
"Peki ya şimdiki halim gibi kalamazsam ?"
Ses:
"Her iki durumda da kalamıyacaksın zaten. Rüzgar senin öz parçanı alacak ve ardından akarsu haline tekrar getirecek. Bugün bildiğin şekilde kendim dediğin parçanın ne kadarının aynı kalacağını bilemezsin. Çünkü şimdi ben dediğinin ne kadarının öz parçan olduğunu bilmiyorsun."
Birliğe ve gerçeğe ulaşmanın yolunda şimdi ben olarak gördüğümüz yapımızın içindeki  öz parçamızla ancak amacımıza ulaşırız. Üstümüzdeki gerçek bene ait olmayan bölümümüz kaybolmadan  bunu başarmamız imkansız.

SULTAN
Yüzyıllar önce Osmanlı İmparatorluğu zamanında çok önemli bir şeyh İstanbul' a gelmiş. Sultan bu şeyhin bilgeliği hakkında duyduklarından çok etkilenmiş ve düzenli müridi olmaya karar vermiş.
Sultan:
"Sevgili Şeyhim. Ben size ve öğretilerinizin derinliğine hayran oldum. Neye ihtiyacınız olursa hiç çekinmeyin tüm imkanlarımı sizin için kullanmak istiyorum."
Düşünsenize o devirde en kudretli kişi size açık çek sunuyor, ne istersen o kadar alabilirsin diyor.
Şeyh :
"Sizden tek bir şey istiyorum. Bir daha buraya gelmeyin."
Saşıran Sultan:
"Sizi kızdıracak, üzecek bir şey mi yaptım? Eğer öyleyse özürlerimi kabul edin."
Seyh:
"Problem siz değilsiniz, benim dervişlerim. Siz gelmeden önce onlar tüm günlerini Allah'a dua ederek geçirirlerdi. Şimdi ise kafalarından sizin sunabileceklerinizle neler yapabilecekleri geçiyor. Sizin gelmemenizi istiyorum çünkü henüz biz ruhani olarak sizin burada bulunmanızı kaldıracak olgunlukta değiliz."

Sevgiyle kalın

Erkan Sarıyıldız


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder