4 Nisan 2010 Pazar

PAZAR HİKAYELERİ Derviş ve Tüccar - Kaşık


Bir derviş, köşede sessizce dua etmekteymiş. Uzaktan zengin bir tüccar, dervişi izlemeye başlamış. Dervişin bu kendini adamışlığı ve yüzündeki huzur çok dikkatini çekmiş. Dervişin yanına yaklaşmış. Derviş'e bir kese altıın sunmuş.
"Bu altını Allah rızası için kullanacağını biliyorum. Lütfen altını al." demiş.
Derviş:
"Bir dakika. Senden bu altını almam adil mi onu öğrenmeliyim. Sen varlıklı biri misin? Evde daha altının var mı?" demiş.
Tüccar:
"Tabii ki evde en az 1000 adet altınım daha var, alabilirsin." demiş.
Derviş:
"1000 tane daha altının olmasını ister misin?" diye sormuş.
Tüccar:
" Niye olmasın tabii ki. Her gün daha çok para kazanabilmek için çalışıyorum." demiş.
Derviş:
"Yani elindekilere rağmen, 1000 tane daha altının olmasını istiyorsun."
Tüccar:
"Kesinlikle. Ben her gün daha çok para kazanabilmek için dua ederim." demiş.
Derviş tüccarın kendisine uzattığı paraları elinin tersiyle itmiş.
"Özür dilerim. Senin altınlarını kabul edemem. Zengin bir adam bir dilencinin parasını kabul edemez."
Tüccar sinirlenmiş.
"Sen nasıl bana dilenci, kendine de varlıklı dersin?"
Derviş sakin sakin:
"Ben varlıklıyım, çünkü Tanrı'nın her sunduğu bana mutluluk veriyor, şükran duyuyorum. Sen dilencisin çünkü ne kadar çok şeye sahip olsan da bu seni tatmin etmiyor ve Allah'a daha çok, daha çok diye yalvarıyorsun."

KAŞIK 
Ermiş bir adam, Tanrı ile sohbet eder.
"Ey Yüce Tanrı'm. Ben Cennet ve Cehennem'in nasıl yerler olduğunu merak ediyorum."
Bunun üzerine Tanrı adamı iki adet kapının önüne getirir ve kapıları sırayla açmasını söyler.
İlk odanın kapısını açar. Odanın ortasında büyük yuvarlak bir masa vardır. Masanın ortasında da büyük bir güveç içinde çok leziz kokular saçan bir yemek durmaktaymış. Masanın başındakiler çok zayıf, hastalıklı görünüyorlarmış. Ellerinde sapları güvecin içine girip yemeği alacak kadara uzun kaşıklar bulunmaktaymış. Fakat kaşığı doldurduktan sonra yemeği ağızlarına götüremiyorlarmiş, çünkü kaşığın sapı kollarından uzunmuş. Ermiş adam kenardan tüyleri ürpererek odayı seyrediyorrmuş.Tanrı:
"İşte burası Cehennem."
Buradan çıkıp diğer odanın kapısını açmışlar. Oda diğer odayla tamamen aynıymış. Odanın ortasında büyük yuvarlak bir masa, masanın ortasında da leziz kokulu yemek duruyormuş. İnsanların ellerinde aynı uzunlukta sapları olan kaşıklar bulunmaktaymış. Fakat diğer odadakilerin tersine buradaki kişiler mutlu, iyi beslenmiş, güle oynaya konuşuyorlarmış."
Ermiş adam şaşkın:
"Anlayamıyorum." der.
Tanrı:
"Aslında çok basit. Aradaki fark, ufak bir yetenek geliştirmekle alakalı. Hepsi yanındakini beslemeyi öğrendiği için mutlu ve besililer. Diğer taraftaki aç gözlüler, sadece kendilerini düşündükleri için bunu akıllarının ucundan bile geçirmiyorlar."

Sevgiyle kalın

Erkan Sarıyıldız



1 yorum: