7 Nisan 2010 Çarşamba

ÖFKENİN ANATOMİSİ


Eğer hayat, deneyim kazanma yeriyse, herhalde en önemli deneyimleri ilişkilerimizde kazanıyoruz. O kadar zengin deneyimler sunar ki ilişkiler. Her an yeni bir ustalık katarak geliştirir benliğimizi.
Sosyal yaşam ise  tam bir er meydanı. Normal yaşamsal süreçleri sürdürmek, gündelik ilişkileri düzenlemek çok ustalık gerektirmese de kişinin ustalığının en çok sınandığı alanlardan biri öfkeli biriyle karşı karşıya kalmak. Öfke öyle yüksek bir enerji yaratır ki, suratınıza  fırın alevi çarpmış gibi hissedersiniz. Bu andaki tavrınızı, ortam yönetiminizi, verdiğiniz karşılığı öyle ince hesaplamalı, öyle bir düzlemde durmalısınız ki hem karşınızdakini içinde bulunduğu durumdan çıkarabilin, hem de bu enerjinin seline siz de kapılmayın. Kağıt üstünde çok kolay gibi geliyor da gerçek yaşamın,  kanı, canı içinde çok zor. Bizler farkındalıklı insanlar olarak  bunu da başarabiliriz.
Gerçekten günümüz toplumunda stres ve öfke yönetimi en çok ihtiyacımız olan araç. Günlük yaşamın ağır, ezici çarkları karşısında, insanoğlu kaynayan kazanlar gibi dolaşıyor. Ben öfkeli insanlarla karşılaşmam diyemezsiniz. Her an, her yerde ve gittikçe artan olasılıkta karşılaşabilirsiniz.
Evet şimdi imtihan zamanı.Oturup beraber, öfkenin anatomisini inceleyelim.

Genelde bu gerginliğin ve öfkenin altında karşınızdakinden  beklenilenden farklı bir hareketle karşılaşmak yatmaktadır. Burada önemli olan, öfkeli kişinin beklentisini anlamaya çalışmak ve kendi beklentimizi ona, doğru gösterebilmektir. Bunun en önemli yolu, doğru iletişimdir. Öncelikle iyi bir dinleyici olmalı. Bunun için de kendi düşünce ve görüşlerimizi bir kenara bırakıp yüzeyesel değil, derinde yatanı duyma çabası içinde olmalıyız.
Bu tip gergin durumlarda yapılan konuşmalar benim yaptıklarım/senin yaptıkların diye uzar gider ve çözümsüzlük gelişir. İki ayrı kişi, iki farklı topla tenis oynuyor gibidir. Herkes kendi topuna vurur. Karşısındakinin topuna ne karşılık verir ne de vurmaya çaba gösterir.
Eğer çözüm üretmek istiyorsak önce benim /senin çıkmazından kurtulmamız lazım. Sadece dinlemekle bile (ama nazikçe ve kesmeden olanından), karşımızdakinin çoğu zaman öfkesi yatışabilir ve olay alevlenmeden çözümlenir.
Dinlemenin de bir sanatı var. Karşımızdaki konuşmada geçen kelimelere takılmadan, karşınızdakinin dışa vurduğu duyguları duyacak keskinlikte dinlemek önemli olan. Öfkenin sebebi kızgınlığa sebep olan olaydan çok, kişide yarattığı duygulanımdır .
Bazı insanlar yaşadığı duyguları dışa vurmakta zorlanıyor olabilir. Bunu ifade edemeyince de en kestirme yol olan öfkeye başvurabilir. Kendinizi karşınızdakinin yerine koyup, onun gibi düşünmeyi öğrenmek lazım. Bu arada önemli olan, sizin bu kişiyi öfkeye sokma sebebiniz olan hareketi bulmanızdır. Yani ilk düğmeye basma anınız. Hangi düğmeye bastığınızı bulursanız durumu normale çevirmeniz kolaylaşır.
Tabii hepimiz insanız. Karşımızdaki öfke içinde size tepkisini verdiğinde, sabırla ve öfkenin cazibesine kapılıp oyuna gelmeden durmak, hiç de kolay değil. Her duygusal gerilim hissettiğiniz anda kendinize "Sakin olmalıyım"ı da hatırlatmalıyız.
Bazen gösterilen öfkenin alt yazısında bir yardım çağrısı da yatabilir.
"Bana önem ver. Yaptığını beğenmiyorum. Bana karşı adil ol. Korkuyorum. Benim önümü kapıyorsun......ve daha bir çok yardım anonsunu duyabilirsiniz, öfkenin gürültüsünün altında.
En çok yaptığımız bir hata da herşeyi kişisel algılamak. Bu algı karşımızaki sinirlendiğinde bunu kendinize yapılan bir saldırı olarak görüp kısasa kısas mantığıyla karşı tepki vermeyi doğurur. Ki çoğu zaman kişinin o an içinde olduğu durumun sebebi siz değil, kişinin yaşadığı başka durumların getirdiği hassasiyettir. Siz kişinin bu durumunun farkına vardığınızda ve hassasiyet yaratan durumun çözümüyle ilgilenirseniz, gergin ortamlar sevgi dolu paylaşım alanları haline gelebilir.
Şunları unutmamalıyız:
-Başkalarının öfkelerinin sebebi genelde siz değilsinizdir.
-Sizin bu tip bir olayda etkilenmenizin sebebi karşınızdakinin öfkesi değil, sizin düşünce ve takındığınız tutumlarınızdır.
-Diğer insanlar kendi dertleri için üzülürler. Sizinkiler için değil. Her olayda sebep olarak kendinizi görmeyin
-Özür dilemek ve affetmek öfkeyi siler.
Başkalarının öfkesiyle başedebilmek için sinirlenmiş olan insanın gerçekliğini anlamaya çalışıp, şefkat göstermeliyiz.
Karşımızdakini, söylediklerini ve altında yatan duygulanımlarını anlamaya çalışmak için dinlemeliyiz.
Tekar tekrar söylüyorum ama, önemli.
Affedici olmak ve özür dilemek, öfkeyi yener.
Siz başkalarından nasıl olmalarını istiyorsanız, öyle olun.
Şunu unutmamalıyız ki, hayatta hiç bir şeyin provası yoktur. Her durum kendi iç dinamikleriyle varolur. Bize düşen hakkıyla ve gereğince yaşamak.

Sevgiyle kalın

Erkan Sarıyıldız


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder