25 Nisan 2010 Pazar

PAZAR HİKAYELERİ - PERVANE ve KAPLANIN YOLU



KAPLANIN YOLU
Ormanın derinlerinde yaşayan bir tilkinin ön bacakları yokmuş. Kimse bu bacakların neden olmadığını bilmiyormuş. Bir rivayete göre av kapanına takıldığı söyleniyormuş. Ormanın kenarında yaşayan bir adam tilkiyi sık sık görüyor ve karşılaştığında bu haldeki zor hareket eden tilkinin nasıl beslendiğini merak ediyormuş.
Bir gün yine ormanda gezinirken tilkinin yakınında durduğunu farketmiş  ve bu arada tilkiye yaklaşan bir kaplan görmüş. Kendini kenara atıp saklanmış. Kaplan pençelerinin arasında yeni avladığı hayvanın etini yemiş ve kalanları tilkiye bırakıp uzaklaşmış.
Bu durumdan çok etkilenen adam bir kaç gün sonra aynı şekilde kaplanın yediği av etinin kalanlarını tilkiye bıraktığın görünce:
"Eğer tilki hiçbir şey yapmadığı halde ilahi güç ona besleneceği şeyleri sunuyorsa, niye ben de kenarda bekleyip bana gelecek besinleri beklemeyeyim?"
Bunun üzerine adam hiç bir şey yapmadan, kendisine yiyecek sunulmasını beklemeye başlamış. Günler geçmiş, haftalar geçmiş. Adam açlıktan bitap düşmüş. Kilosu azalmış, vücudu bir iskelet haline gelmiş. Öyle kötüleşmiş ki, neredeyse zihnini kaybedeceği sırada bir ses adama seslenmiş:
"Hey sen, yanlış yoldasın. Sakat tilkinin yolunu uygulayacağına, kaplanın yolunu takip etmelisin"
Kişi, başkalarına uyup hayatın kolay yolunu seçerek değil, elinden gelenin en iyisini yapacağı yolları seçerek yaşamalıdır. Hayat mücadelesi bunu gerektirir. Elinden geleni yapıp, sonra Yaratıcı'dan gelecekleri beklemelisin.

PERVANE
Bir zamanlar uzak diyarlarda Neru adında bir kadın yaşarmış. İlmini ve derinliğini merak ettiği bir Sufiyi bulmak için evinden ayrılmış. Sufinin yaşadığı kasabaya vardığında  kasabadakiler bilgenin dağlarda yaşadığın söylemişler.Kadın hava kararmadan bilgeyi bulmak için yola koyulmuş. Güneş battığında uzaklarda parlak bir ışık farketmiş. Isığın kaynağına yaklaştığında ise parlak bir yağ lambası ve etrafında kanat çırpan pervanelerden başka bir şey görememiş. Tam Sufiyi bulamadım diye düşünürken biraz ileride ince bir ışık süzmesi daha farketmiş. Buraya yaklaşınca mum ışığında kitap okuyan Sufiyi farketmiş.
Sufiyi selamlamış ve  merakını gidermek için:
"Neden oradaki parlak ışık dururken mum ışığında okumaya çalışıyorsun?" demiş.
Sufi sakince:
"Gördüğün gibi parlak ışıklar pervaneler içindir. Işık sayesinde beni rahat bırakıyorlar ve ben mumumun ışığında kitabımı okuyabiliyorum."

Sevgiyle kalın.

Erkan Sarıyıldız

1 yorum:

  1. İki hikayen de çok güzeldi, beğendim. Kıssadan hisse. Öptüm SEMRA ÇALDEMİR

    YanıtlaSil